Autumn Sonata Film İncelemesi
- Zeyneb G
- 18 Nis 2023
- 2 dakikada okunur
Bu yazımda Aile terapisi kapsamında yazdığım film incelemelerinden biri olan Autumn Sonata'yı paylaşacağım. İyi okumalar.

Eva rahip kocası ve hasta kız kardeşi ile Norveç'te yaşayan genç bir kadındır. Dünyaca ünlü konser piyanisti annesi Charlotte'u uzun zamandır görmemiştir. Charlotte, en yakın arkadaşının yasını tutuyor destek için kızının evine gidiyor. Birlikte geçirdikleri ilk akşamda Eva, Charlotte'un bir kuruma bıraktığı hasta kızı Helena ile yüzleştiğinde ortam biraz geriliyor. Gecenin ilerleyen zamanlarında iki kadın içki içmeye başlıyor ve Eva, Helena'yı travmatize ettiği, babasını görmezden geldiği ve ona sevgi dolu, güvene dayalı bir ilişki kuramamasına neden olduğu için Charlotte'u suçluyor.
Film kısaca anne ile kızın arasındaki psikolojik bağlara odaklanarak oluşturulmuş lakin bundan çok daha fazlası var. Charlotte’un bir piyanist olması ve filmin Chopin’in Prelude in E Minor, Op. 28 No. 4 eserini merkeze almasıyla duygusal dramatik bir atmosfer ortaya koyulmuş. Klasik müzik ve Chopin dinleyen biri olarak Prelude in E Minor’ün hem Eva hem Charlotte tarafından çalındığı sahnede özellikle Eva’nın Charlotte’a olan bakışları benim için filmin en etkileyici sahnesiydi. Film boyunca Eva’nın içinde kalanları, dile getiremediklerini dinledik. Bir annenin bencil ve sevgi barındırmayan yapmacık davranışlarının çocukları üzerinde ne denli yıpratıcı olabildiğinin bir örneğiydi adeta.
Filmde Charlotte’un idealist ve mükemmeliyetçi tavrı Eva’yı kişiliksiz bir birey olma yoluna sürüklemiştir. Kendini sevmemesi; “Kendim olmaktan nefret ediyordum”, benlik algısının düşük olması; “Çok çirkindim”,” Aptallığımı açığa çıkaracaksın diye ödüm kopardı”, ölmek istemesi; “Benim tek istediğim ölmekti” Hepsi bize Eva’nın büyürken hem annesinin baskısına hem yalnızlığa karşı bir mücadele verdiğini gösteriyor. Eva’nın karşısında hem baskın bir karakter hem de onu terk etmiş bir anne figürü var. “Birbirimizi sevdiğimizden o kadar emindim ki senden nefret ettiğimin farkına varamadım. Ama senden nefret edemezdim bu yüzden nefretim sadece bir korkuya dönüştü”
Freud birine duyduğunuz sevgi ve sinir doğru orantılıdır der ona göre en çok sevdiğimiz insana, herkesten çok sinirleniriz. Bu noktada Eva’nın annesinden sevgi görmek istemesi, nefret edemediği için korkması bastırdığı duygularının evirildiğini gösteriyor. Filmin ilerleyen sahnelerinde Eva gözyaşları içinde geçmişi irdelerken annesinin kendi ebeveynleri hakkında konuşmaya başlaması tek taraflı giden iletişimi tersine çeviriyor. Filmde artık Charlotte’un da sebeplerini duymaya başlıyoruz. “Sevgiyle alakalı her şeyden habersizdim. Duygularımı göstermemin tek yolu müzikti” Chopin’i filme bağlayan bir cümlede buydu çünkü filmde Prelude'un duygusu özlem ve durgunluk içeriyordu.
Filmin son sahnelerinde Charlotte’un “Beni kollarımın arasına alır mısın? Dokun bana. Yardım et!” serzenişlerini duyuyoruz. Eva tüm bunlara karşın her şey için annesinin suçlu olduğunu dile getiriyor. “Sanki göbek bağım kopmamış” cümlesi ise bu ilişkinin ne denli iç içe ve birbirine dönük olduğunu gözler önüne seriyor. Filmin sonunda Charlotte gidiyor. Eva ilk sahnedeki gibi yazı masasında ve mektup yazıyor. "Benim için hiçbir kelime yoktu, çünkü evimizdeki kelimelerin sorumluluğunu üstlenmiştin" Eva, Charlotte'a yazdığı son mektubunda, öfke patlaması için özür diler ve geri gelmesini ister. Mektuplarıyla kelimelerin sorumluluğunu üstlenmeye çalışsa da Eva yine annesinin dönüşünü bekleyerek pasif bir noktada kalır.
Autumn Sonata, öfke ile sevgi duygularının birleşmesi ile oluşan yıkıcı etkiyi gösteriyor bizlere. Bir psikolojik danışman olarak filmde aile ilişkilerinin nasıl bireysel kişiliğe dokunduğunu ve yıprattığını görme fırsatım oldu. Bu sebeple başta alanla ilgili eğitim alanlara sonra da film severlere önerebileceğim bir film Autumn Sonata.



Ne kadar güzel özet gecmissin sevgili zeyneb. Yazıyı sonuna kadar buyuk bir merakla okudum ❤️