Psikanalitik Kuram Çerçevesinde Zindan Adası Film İncelemesi
- Zeyneb G
- 9 Haz 2023
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 19 Haz 2023

"Zindan Adası" filmi, 2010 yapımı bir filmidir ve psikolojik gerilim türünde yer alır. Film, psikanalitik kuramın çeşitli yönlerini ele alır ve bireysel ve toplumsal düzeyde çeşitli psikolojik konuları keşfeder. Bende bu sebeple incelememi bu kuram üzerinden yapacağım. Filmi izlememiş olanlar için yazım sürpriz bozanlar içerir.
Film Ne Anlatıyor?
"Zindan Adası"nda, Teddy Daniels adında bir ABD federal polis memuru, 1954 yılında bir akıl hastanesi olan Ashecliffe Hastanesi'ne gizemli bir kayıp davanın soruşturması için gönderilir. Hastanenin bulunduğu Shutter Island, Massachusetts yakınlarında yer almaktadır. Teddy ve ortağı Chuck, bir hastanın kayboluşunu araştırırken, adanın karanlık sırlarını keşfederler ve Teddy'nin geçmişiyle de yüzleşmesi gereken bir yolculuğa çıkarlar.
Psikanalitik Kuram Çerçevesinde Zindan Adası
Psikanalitik kuram kısaca, Sigmund Freud tarafından geliştirilen ve insan psikolojisini anlamak ve psikopatolojiyi tedavi etmek amacıyla kullanılan bir psikolojik kuramdır. Psikanalitik kuram, bilinçdışı süreçlere, içgüdülere, cinsellik ve cinsel dürtülere, savunma mekanizmalarına ve çocukluk deneyimlerinin etkilerine odaklanır.
Bu inceleme; Bilinçdışı ve Rüyalar, Savunma Mekanizmaları, İd, Ego ve Süperego, Ölüm, Sembol ve Metafor kavramları üzerinden yazılmıştır.
Bilinçdışı ve Rüyalar: Psikanalitik kuram, rüyaların bilinçdışındaki dürtüleri, arzuları ve karmaşık duygusal içerikleri ifade ettiğini öne sürer. Bilinçdışının, kişinin davranışları ve duygusal tepkileri üzerinde büyük bir etkiye sahip olduğuna inanılır. Teddy'nin film boyunca gördüğü rüyalar, bilinçdışındaki korkularını ve geçmiş travmalarını yansıtır. Özellikle İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi toplama kamplarında gördüğü dehşet verici olaylar, bilinçdışında derin izler bırakmıştır. Bu içerikler, onun halüsinasyonlar ve kabuslar yaşamasına neden olur. Yaşanılan bu travmanın bilinçdışındaki duygusal tepkileri ise; saldırganlık, utanç, suçluluktur. Filmde özellikle bu tür rüyalar sıklıkla sanrılarla iç içe geçmiştir. Burada verebileceğimiz en belirgin örnek Rachel Solando karakteridir. Bu kişi Dolores Chanal'ın (Teddy’nin eşi) anagramıdır. Gerçekte Rachel Solando yoktur. O, Teddy’nin zihninin yarattığı bir kişidir. Fırtınanın koptuğu ve Teddy’nin mağarada Rachel ile karşılaştığı sahne ise tamamen zihninde inşa ettiği bir kurmacadır. Rachel ile aralarında geçen diyalogda yemeğinin, kahvesinin ve hatta sigaralarının uyuşturulduğu konuları konuşuluyor. Daha sonra deniz fenerinde gerçekleşen beyin ameliyatlarından ve adadaki herkesin bunu nasıl bildiğinden bahsediliyor. Bu konuşmalar bize paranoyanın ve sanrıların gittikçe güçlendiğini göstermektedir.
Savunma Mekanizmaları: Bilinçdışındaki kaygı ve tehditlerle başa çıkmak için kullanılan psikolojik süreçlerdir. Savunma mekanizmalarının iki önemli özelliği vardır. Birincisi, bilinçdışı düzlemde gerçekleşirler, bu sayede kişi ne yaptığının farkında olmaz. İkincisi, gerçeği reddeder ya da çürütürler ki bu sayede gerçek daha az tehdit edici olsun. Filmde başrolümüz Andrew Laeddis’in travması o kadar yoğundu ki kendisi için Edward "Teddy" Daniels olduğu alternatif bir gerçeklik yarattı. Edward Daniels, Andrew Laeddis'in bir anagramıdır . Edward, fantezisinde adadaki bir vakayı soruşturan ABD'li bir polis memurudur. Karısı Dolores hasta değildir ve bir apartman yangınında ölmüştür. Zihni, bu yangından sorumlu olan Andrew Laeddis adında hayali bir kötü adam yaratmıştır. Teddy’e göre, Andrew adaya götürüldü ve ondan sonra hiç haber alınamadı. Teddy , adadaki olaylar etrafında bir komplo teorisi üretmiştir ve filmde ve bunu ifşa etmeyi amaçlamaktadır. Bu bağlamda kullanılan, inkâr, projeksiyon ve bastırma gibi savunma mekanizmalarının, Teddy'nin gerçekle yüzleşmekten kaçmasına ve kendi zihnindeki kurgusal bir dünya yaratmasına yardımcı olduğunu söyleyebiliriz.
İd, Ego ve Süperego : Psikanalitik kuram, insan kişiliğini üç temel yapıya ayırır: İd, Ego ve Süperego. Bu yapılar arasındaki etkileşim, kişilik gelişimini ve davranışları belirler. İd, doğuştan gelen ve içgüdüsel dürtülerin kaynağı olan yapıdır. Cinsel ve agresif dürtülerin yer aldığı İd, tatmini istenen şeyleri hemen elde etmek ister ve ilkel arzuların temsilcisidir. Ego, gerçeklik prensiplerine dayalı olarak çalışan akılcı bir yapıdır. Ego, İd'in dürtülerini uygun ve kabul edilebilir şekillerde tatmin etmek için gerçek dünyayı dikkate alır. Ego, kişinin arzu ve dürtülerini toplumun normlarıyla dengelemeye çalışır. Süperego, ahlaki değerlerin ve toplumsal normların içselleştirildiği yapıdır. Süperego, kişinin içselleştirdiği idealler, etik kurallar ve vicdanın temsilcisidir. İd'in taleplerini bastırır ve kişiyi toplumsal normlara uymaya teşvik eder. Teddy Daniels'ın karakterini bu kavramlar bağlamında değerlendirecek olursak, İd, Ego ve Süperego arasında çatışma ve etkileşimlerin olduğunu görebiliriz. Teddy, İd'deki içgüdüsel dürtülerle mücadele ederken, aynı zamanda gerçeklikle uyum sağlamaya çalışan bir Ego yapıya sahiptir. Ego, Teddy'nin soruşturma yapma ve gerçeği ortaya çıkarma hedeflerini gerçek dünya koşullarına uygun bir şekilde yönlendirir. Süperego kavramı ise bu noktada Teddy'nin vicdanının temsilcisi olarak, geçmişteki suçları ve travmalarıyla baş etme çabalarında etkili olmaktadır. Teddy, ada üzerindeki suçluların yanı sıra kendi geçmişi ve suçluluk duygularıyla da yüzleşmek zorundadır.
Ölüm: Ölüm kavramı da psikanalizin temel konularından biridir. Freud'a göre, insanların bilinçdışında ölüm düşünceleri ve ölüm arzusu vardır. Bu düşüncelerin bilinç düzeyine yansıması bazen doğrudan, bazen ise semboller aracılığıyla gerçekleşebilir. Teddy Daniels, film boyunca karmaşık bir psikolojik yolculuk geçirir ve bu süreçte ölüm teması önemli bir role sahiptir. Teddy’nin , öncelikle bilinçaltında bastırdığı travmatik deneyimleri vardır. Ölüm aslında onun etrafındadır. Geçmişteki savaş deneyimleri, eşinin ve çocuklarının trajik ölümleri hepsi bu travmayı besleyen faktörlerdir. Film ilerledikçe, Teddy'nin gerçek kimliğini ve yaşadığı acı dolu olayları hatırlamaya başladığı görülür. Bu durum, Freud'un ölüm düşüncelerinin bilinç düzeyine yansımasını temsil edebilir. Teddy'nin bilinçdışı, onun travmatik deneyimlerinden dolayı ölüm düşüncelerini dışa vurmak için semboller ve metaforlar kullanır. Ada üzerindeki akıl hastanesi, Teddy'nin içsel çatışmalarını ve karanlık düşüncelerini yansıtabilir. Teddy, adada yaptığı araştırmalar sırasında ölüm, kayıp ve intikam temasıyla karşılaşır. Bu temalar, Teddy'nin kendi korkuları ve travmalarıyla ilişkilendirilebilir. Ayrıca, Teddy Daniels'ın hayali karakterlerle karşılaştığı sahnelerde de ölüm kavramı belirgin hale gelir. Bu karakterler, Teddy'nin bilinçaltında ölüm düşüncelerini ve ona eşlik eden duygusal acıyı temsil edebilir. Teddy, geçmişiyle yüzleştiği ve travmalarını kabul etmeye başladığı süreçte, ölüm temasıyla daha da derinden bağlantı kurar.
Semboller ve Metaforlar: Filmde su ve ateş iki önemli unsur olarak izleyicinin karşısına çıkmaktadır. Teddy'nin çocuklarının gölde boğulması sebebiyle filmin başından sonuna kadar suyun Teddy'i çok rahatsız ettiğini gözlemlenir. Zihni olabildiğince suyu bloke eder. Bir diğer sembol ise Ateştir. Apartmandaki yangın için kendini suçlamadığı için zihni yangını engellemek yerine Andrew adlı kurgusal bir karakteri suçlamaktadır. Yangın ve kül olma ile ilgili sanrılar ise bu bastırmanın bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Son olarak deniz feneri gizemin ve komploların merkezinde yer almaktadır. Filmin sırları burada açıklanır, Edward Daniels'ın gerçekten de Achecliffe'de iki yıldır tedavi gören 67. hasta olan Andrew Laeddis olduğu ortaya çıkar. Cawley, komplo teorisini, Edward'ın deniz fenerinde insanlar üzerinde deneyler yapıldığını görmeyi beklediği bir noktaya kadar beslemiştir ve filmin başından sonuna kadar deniz feneri korku metaforu olarak anılmıştır.
Sonuç Olarak
Teddy Daniels karakteri, psikanalitik kuram açısından derin bir analizi hak eden karmaşık bir karakterdir. Geçmişi, iç çatışmaları ve savunma mekanizmaları, onun davranışlarını, düşüncelerini ve duygusal durumunu şekillendirir. Filmi türe ilgisi olan ve psikopatoloji çalışan herkese tavsiye ederim.



Okadar surukleyici bir film ki. Hadi artık olaylar çözülsün derken ters köşe olmak.. off çok keyifliydi izlemesi sevgili zeyneb 😘