Ahlât-ı Erbaa: Beden, Ruh ve Dengenin Kadim Arayışı
- Zeyneb G
- 3 May
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 13 May

Beden-zihin bütünlüğü, insanlığın varoluşundan bu yana merak ve sorgulama konusu olmuştur. Ahlât-ı Erbaa ya da “dört hılt” kuramı, bu sorgulamaların en eski ve en etkili sistemlerinden biridir. Antik Yunan’dan İslam medeniyetine, oradan Osmanlı’ya ve günümüze ulaşan bu anlayış, insan sağlığını dört temel sıvının dengesiyle açıklar: kan (dem), safra (saferâ), balgam (belgam) ve kara safra (sevda).
Antik Yunan ve Roma tabipleriyle filozofları tarafından geliştirilen ve 20.yüzyıl başlarına kadar Avrupalı doktorlarca da yaygın kabul gören humoral patoloji teorisinde vücuttaki dört sıvı denge içindedir ve birinin artması veya azalmasıyla vücutta hastalık ortaya çıkar. Bedenin hastalıkları da bu dört sıvıya göredir. Sevdâ, aklî ve psikolojik rahatsızlıklara yol açar. Kan hastalıkları kanın azalıp artmasından ortaya çıkar. Karaciğer-ödde bulunan safrânın çokluğuyla karaciğer ve böbrek hastalıkları çıkar. Balgamın dengesizliği istiska(karında su toplaması)ya yol açar. İlkbahar kanı, yaz safrâyı, sonbahar sevdâyı kış da balgamı harekete geçirir. Günümüzde tıbbın yerini modern biyomedikal yaklaşımlar almış olsa da, Ahlât-ı Erbaa hâlâ hem kültürel hem felsefi hem de edebi bir miras olarak yaşamaya devam ediyor.
📜 İbn Sînâ’nın Bilgelik Atlası: El-Kanun fi’t-Tıbb
İbn Sînâ (980–1037), sadece İslam dünyasının değil, dünya tıp tarihinin en önemli figürlerinden biridir. El-Kanun fi’t-Tıbb (Tıbbın Kanunu) adlı eseri, 12. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar Avrupa üniversitelerinde temel ders kitabı olarak okutulmuştur. İbn Sînâ, bu eserde dört hılt teorisini detaylıca ele alır:
Kan (dem): Sıcak ve nemli, canlılık ve enerji kaynağıdır.
Safra (saferâ): Sıcak ve kuru, hareketlilik, öfke, cesaretle bağlantılıdır.
Balgam (belgam): Soğuk ve nemli, sakinlik, yavaşlık ve durağanlıkla ilgilidir.
Kara safra (sevda): Soğuk ve kuru, derin düşünce, melankoli ve kaygıyı temsil eder.
İbn Sînâ, sağlığın bu dört sıvının dengesiyle mümkün olduğunu, dengesizliklerin ise hastalıkların temel nedeni olduğunu savunur. Örneğin, kara safra fazlalığı depresif ruh haline, safra fazlalığı ise sinirlilik ve öfkeye yol açabilir .
İbn Sînâ’nın yaklaşımı, bedenin sadece fiziksel bir varlık değil, aynı zamanda ruhla iç içe geçmiş bir yapı olduğunu vurgular. Bu, modern psikoloji ve psikosomatik tıbbın da üzerinde durduğu bir görüştür: Beden ve zihin birbirinden bağımsız değildir, biri hastalandığında diğeri de etkilenir.
✒️ Fuzûlî’nin Divanında Dengenin Şiirsel İfadesi
Fuzûlî’nin yalnızca bir şair değil, aynı zamanda dönemin entelektüeli ve bir “hezarfen” (çok sayıda ilimle uğraşan kişi) olduğunu gösteren önemli eserlerinden biri Sıhhat u Maraz (Sağlık ve Hastalık) adlı mesnevisidir. Bu eser, yalnızca bedensel sağlıkla sınırlı kalmayıp, insanın varlık içindeki yerini, kendi zayıflıklarını ve ruhsal yolculuğunu anlama çabasıyla da öne çıkar. Bu eser, kaynaklarda bazen “Hüsn ü Aşk” veya “Ruhnâme” isimleriyle de anılır.
Sıhhat u Maraz, sağlık, hastalık ve tedavi olmak üzere üç ana bölümde ilerler. Bu yapı, aslında Ahlât-ı Erbaa’nın temel dengesini anımsatır:
Sağlık, dört sıvının (kan, safra, balgam, kara safra) dengede olduğu hâl;
Hastalık, dengenin bozulması ve sıvılardan birinin fazlalaşması ya da eksilmesi;
Tedavi, yeniden dengeye dönme çabasıdır.
Fuzûlî, bu eserinde tıbbi detayları bir hekimin gözüyle aktarırken aynı zamanda metafizik bir derinlik sunar. Şiirlerinde olduğu gibi burada da, insanın içsel yolculuğu, acı ve eksikliklerle yüzleşme süreci, sağlıklı bir varoluşun ön koşulu olarak görünür. Şu alıntı bu bakış açısını yansıtır:
“Sıhhat ile maraz birer aynadır ki, insan bu aynalarda kendi varlığını ve zayıflığını görür.”
Bu yaklaşım, hem bireyin hem toplumun ruhsal ve bedensel sağlığına bütüncül bir bakışı gerektirir. Ahlât-ı Erbaa sistemi de yalnızca bir fiziksel denge arayışı değildir; insanın kendini tanıma, mizacını anlama ve ona uygun yaşam sürme çabasıdır.
🧭 Modern Tıpta Holistik Yorumlar ve Ahlât-ı Erbaa
Günümüzde tıp bilimi, dört hılt teorisini doğrudan kullanmasa da, beden-zihin-ruh dengesinin önemine vurgu yapmaya devam ediyor. Holistik sağlık anlayışı, kişiyi yalnızca organlarının toplamı olarak görmez; duygusal, zihinsel ve sosyal boyutlarıyla bir bütün olarak ele alır . Örneğin, stresin kronik hastalıklardaki rolü, psikosomatik belirtiler, anksiyetenin bağışıklık sistemi üzerindeki etkileri gibi konular, modern bilimsel araştırmaların da ilgi alanında. Bir bakıma, kadim bilgeliklerin “denge” arayışı, bugün bilimsel terimlerle yeniden ifade ediliyor. Ayrıca, kişisel farkındalık, mindfulness, yoga ve enerji çalışmaları gibi modern pratikler de kişinin içsel dengesini keşfetmesini ve sağlıklı bir yaşam sürmesini amaçlar.
🌸 Sen Hangi Mizaca Aitsin?
Ahlât-ı Erbaa anlayışı, bireyin doğuştan gelen mizacını belirlerken, onun yaşam biçimini de şekillendirir. İbn Sînâ, insanların mizacını dört tipe ayırır:
Demevi mizaç (kan ağırlıklı) → neşeli, sosyal, canlı, hızlı karar alır, bazen dağınık.
Safravi mizaç (safra ağırlıklı) → girişken, cesur, lider ruhlu, öfkeli, sabırsız.
Balgami mizaç (balgam ağırlıklı) → sakin, temkinli, güvenilir, bazen kararsız, hareketsiz.
Sevdavi mizaç (kara safra ağırlıklı) → derin düşünen, sanatçı ruhlu, hassas, bazen kaygılı, karamsar
Comentários