Dalgaların Sesi

İlkbaharda yağmurun sesi, yeni biçilmiş çimen kokusu, gün doğarken güneşin görkemli görüntüsü, sahilde dalgaların sesi… Durup bir düşününce doğa bizi mutlu etmek ve huzuru bulmamız için çabalıyor sanki. Şimdilerde güvenli evlerimizde teknoloji emrimize amade yaşıyoruz. Çoğu zaman huzur istiyoruz oysaki durup dinlemeyi bilecek kadar yakınımızda. Çocukken bu çok kolaydı halbuki. Nispeten onunla yaşıyorduk çünkü. Nasıl mı? Biraz geçmişe gidelim. Çoğumuzun çocukluğu sokaklarda geçti. Hangimiz yağmur yağdığında dışarı çıkıp deliler gibi ıslanmadık? Yağmurun yüzümüze düşen her bir damlası bize keyif verdi. Çimenlerde koşup yuvarlandık, ilk karın yağmasını camlarda bekledik, hava kararmadan eve gel ikazını çok kez geçtik ve akşamın karanlığında oyunlar oynadık. Ve biz büyüdük. Şimdi ne değişti? Yaşamın kaotik akışında sürüklenip duruyoruz. Oysa doğa hala bizimle. Yağmuru hissetmek, denizde dalgaların sesini dinlemek, gökyüzüne bakıp hayallere dalmamız için önümüzde ne engel var?

Bazen ufak bir ara vermeli. Dur diyemesek de zamana, kendi kaosumuzu durdurabiliriz. Nefes almak için ormana gidebilir, sahilde denizin tuzlu kokusunu içimize çekebilir, çimenlere uzanıp gözlerimizi kapatabiliriz. Sadece huzuru bulmak ve mutlu olmak için değil. Yaşamak için, özgür olmak için. Bizim için. Belki çözümlenmemiş sorularımızın, hayatımızla ilgili sorguladığımız şeylerin cevabı da oradadır. Tıpkı Albert Einstein’ın dediği gibi “Doğanın derinliklerine bakın, o zaman her şeyi daha iyi anlayacaksınız.”

Sizde kendinizi bunalmış ve yorgun hissediyorsanız o halde durmayın. Dışarı çıkın kendinizi doğanın ellerine bırakın. Rüzgar teninizi okşarken ıhlamur kokuları sarsın bedeninizi, kuşlar kanat çırpsın etrafınızda. Dünyada bir tek siz varmış gibi kollarınızı açın derin bir nefes alın kahkaha atın. Ve gözlerinizi kapatın. Hissedin.. Dinleyin..

Editörden müzik tavsiyesi: Spring Waltz (Mariage d'Amour)